IT'S NOT TRUE
IT'S NOT TRUE
Doğru olmayan şeylerin varlığıyla ilgilendiğimiz gerçeği var, aslında neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlayamadığımız gerçeği belki de daha fazla. Bir dönemler senaryo yazarlığı kursuna gitmiştim hocamız her hafta bir ödev veriyor ve herkes kendi bakış açısıyla verilen konuya göre kurgu yapıyordu, senaryo yazmanın başlangıç noktası kabataslak hikaye oluşturmakla başlıyor. Birgün konu vercekken böyle bir tıkandık ne olsun diye, biz amatörler daha kurgulayacağımız konuyu bulamamışken, hoca döndü bize hayat zaten bir hikaye, anlatacak o kadar çok şey var ki seçin birşey işte dedi.
Haklıydı, düşünecek,yazacak,kurgulayacak ve hissedecek yüz binlerce konu var. Heryerimiz anlatacak şeylerle dolu. Geçen gazete okurken 2015 yılında kitabı çıkmış bir yazarla ilgili bir yazıya denk geldim, buarada kitabı daha alıp okumadım ama yazarın adı Ömür İklim DEMİR, kitabın adı Muhtelif İlhamlar. Ömür bey bir avukat ve yıllarca bu işi yaptıktan sonra üretmekten kendini alıkoyamamış, 30'unun ortalarında olan yazar okadar çok şey biriktirmiş ki araştırdığım kadarıyla bu tecrübe ve gözlemlerini anlatmak,aktarmak istemiş, kitap ilgi çekici 1 günde bitirdiğini söyleyenler bile var.
Konuyu bi hayli dağıttıktan sonra her pazar olduğu gibi kitap mı okusam, yazı mı yazsam diye düşünürken bu hafta karar vermemi sağlayan bu gibi farklı işler yapıp, edebiyatın içinde olan güzel örnekler oldu.
11 Ağustos saat 22.00 civarları arkadaşımla Nişantası'nda yemek yedikten sonra yürüyerek Mecidiyeköy'de ki evime gidiyorum. Bilenler bilir meydanda iki-üç tane simitçi var. O günde gerçekten canım sıkkın, kalbim insanlığa kırık. Düşüne düşüne yürüyüyorum, biara ayağımdaki Zara babeti kaç TL ye aldığımı bile düşündüm, Zara'dan babet mi alınır kaç para vermiştim ben buna gibi şeyler. Simitçilerden birinin önünden geçerken 3 tane adam gördüm 40 larının başında üçü de, ilk önce çok dikkatimi çekmedi, dikkatle bakmadım sonra gözüm tekrar onlara takıldı. Üstlerinde gri-turuncu Şişli Belediyesi çalışanı kıyafeti var muhetemelen temizlik işindeler, mesaileri bitti ve 3 arkadaş çay-simit yapıyorlar. Simitçinin önüne tekrar geldim ve üçünü izlemeye başladım. Biri birşey anlatıyor, 3'ü kahkalarla gülüyorlar. Gerçek bir kahkaha. Komik birşeyler var ve çay-simitle bunu taçlandırıyorlar. İmrendim. Çok gerçekti. Gerçekten iş bitmiş, rahatlamış ve keyiflenip orada oturuyorlardı. Eve gidene kadar 3 adamı tek tek düşündüm, yüzleri hala aklımda, nasıl mutlu oldukları da tabii.
İstediğimiz duyguyu istediğimiz yer ve zamanda tadamıyoruz. Acı verici, ya erken, ya geç. Hep fazla işimiz, fazla derdimiz, fazla telefona ihtiyacımız var. Bende arkadaşımla yemek yemiştim ama onlar kadar keyıflenmemiştim tüm gece. Neden?
Birkaç senedir insanların tam olarak neyi istediğini bilmedikleri ile ilgili düşünüyorum, bu gözlemimden sonra birkaç gündür daha yoğun düşünmeye başladım.
Anlıyorum, fazlasıyla seninde kalbini kırdılar,
Anlıyorum, seni de hep iki kişinin arasında kalıp başkasına tercih ettiler,
Anlıyorum, seninde kalbin artık kirlendi.
Yorumlar
Yorum Gönder