YETERSİZ
YETERSİZ
Bloğumu takip eden, okuyan insanlardan "agresif" yazdığıma dair bir geri dönüş aldım. Hayatın kendisi bu kadar agresifken benim sadece yazarken agresif olmam çokta doğru bir tutum değil midir?
1 yıla yakındır dans ediyorum, 2016 değerlendirmesi yaptığım yazımda da belirttiğim gibi. Evet bir partnerim yok ve önüme gelen yani demek oluyorki dansa kaldıran herkesle dans ediyorum, şaka mısınız bu soruyu bir milyonuncu kez sorabiliyorsunuz? Çok eğitimli, kültürlü aile çocukları "Kadın Kokusu" nu da izlememiş olamazsınız. Hayatımda ilgimi çeken kişi ve karakterleri telefonumun "S Note" u na kayıt ediyorum, daha da ilgimi çekici birşeyler veya birileri oluyorsa "I write because a lot of to say..." defterime kayıt ediyorum. Tercümeye gerek yok sanırım, hepimizin türlü dillerde konuşma ve anlamanın ustasıyız.
Çok sevdiğim dans hocam bana geçen hafta şöyle bir soru sordu;
"Neler yapıyorsun?"
Yani neler yapıyordum, düşünelim bakalım. Düşünüyorum, öyleyse varım fakat ben neler yapıyordum.
"Sinemaya gidiyorum, tiyatroya gidiyorum, işe gidiyorum." Kazandığım paralarla kapitalist harcamaların dışında ne yapılır bilmiyorum. Kilit noktaya geliyoruz,
"Fazla fazla kitap okuyorum." Nerdeyse hayatımın son 3 yılı kitap ve türevlerini fazla fazla okuyarak geçti. Bende sarhoş oluyorum, ağlıyorum, en çokta karnım acıkıyor ama ben yine kitaplarıma ve bilgiye sarılıyorum, beynimi doldurmadan geçen her süre veya diyalog benim için vakit kaybı, tabi ki insanlarda. Hocam aynen şunu diyor,
"Çok okumanın hiçbir faydası yok ve hiçbirşeyi değiştirmez, seni yalnızlığa sürüklemekten başka bir işe yaramaz, seni hatta kibirli bile yapar, çünkü insanlar sana yetersiz gelmeye başlar, aptal gelmeye başlar."
Herkesten özür diliyorum, hocam içimdeki herşeyi ortaya saçıverdi. Ben tuttukça daha çok dışarıya vurmuşum meğersem, mağlup olmadığım kısa süreli zevk ve eşlilikler için fazlasıyla hakkımı aramışım.
Şuna da değinmeden edemiyorum, etrafımda böyle gördüğümde bir çok insan var yoksa neden bu kadar yalnız insan olsun ki, sorularımın paha biçilmez değeri çıkıyor bianda karşınıza. Bu soruyla eş zamanlı bir haftadır kafamı kurcalayan şöyle de bir soru var;
"Ne yapmak istiyorum, hayalim ne, hatta ben şuan ne yapıyorum"
"Ne yapmak istiyorum, hayalim ne, hatta ben şuan ne yapıyorum"
Üç cümleyle hayatımın kilitlerini açtım, net bir hayalim yoktu gerçekten.
Konuyu ucu bucağı olmayan bir gözlemle bağdaştırmakta istiyorum;
Bir pastanede iş yerinden arkadaşlarla gideceğimiz bir fuardan önce kahvaltı yapıyorum, kafe, bar, toplu taşımalar güzel gözlemlerin çıktığı yerler benim için. Ben poğacamı yemiş, minik tartlarımın tadına elimde Aslı Erdoğan'ın Kabuk Adam kitabı varken baktığım sırada, pastaneye benim yaşlarımda bir genç giriyor, bir sandviç alıyor ve paket yaptırıyor. Fiyatının 2,5 TL olduğunu kasadaki her sabah poğacamı ben neli olduğunu demeden çoktan hazırlayan , poğaca almadığım zamanlarda da trip atan abiden öğreniyorum. Kartını uzatıyor ve 2,5 TL'yi karttan çektiriyor.
Önce insanlık hali diyorum, bende birçok kez yaptım bankamatikten para çekmeye üşenip onu bunu karttan çektirdiğim oldu yani olmadı değil, hatta birazda rastgele yaşayan bir insan olduğum için cüzdan kaybolur, biyerde unutum diyerek çokta para taşımam yanımda buarada ben yanımda 1 TL dışında da bozuk para taşımıyorum bu da benim için takıntım gibi birşey. Ama şöyle birşey var biz fazla yetersizdik ya da yetinmeyi hiç beceremedik, yüzümüz kızarmadı 2,5 TL'yi bile çektirirken çünkü ya pişkindik ya da fazlasıyla gerçekten paramız yoktu. Biz gerçektik sonuç olarak, oynanmış duygularımızdan yetersizlikler çıkmıştı, işte böylece insanlar yetersiz gelmeye başlamıştı.
Yorumlar
Yorum Gönder