Kayıtlar

Ekim, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

EN CONSERVE

Resim
EN CONSERVE 1795 yılında Nicolas APPERT tarafından bulunan konservecilik, bir yarışma vesilesiyle icat olmuştur. Yarışmayı talep eden tanıdık biri Napolyon. Napolyon'un "para,para,para" sözü kadar meşhur olmamış ama zamanın şartlarını iyi ifade eden "ordu midesi üzerinden yürür" sözü, konservenin gerekliliğini gözler önüne sermiştir. Durum üzerine bir yarışma düzenlenir ve savaş halinde olan Fransa'nın deniz üstündeki askerlerinin sürekli tek yönlü beslenmesi A ve C vitamini eksikliği, skorbüt, pellagra gibi hastalıklara neden olduğundan bir arayışa girilmiştir. Konservenin şuan kullanılan son hali bu olsa da ozamanlar metal kutulardan zararlı madde salınımı olduğu ve çeşitli zehirlenmeler olduğu için camda konserve kurmaya karar vermiştir Appert, Paris Sağlık Müdürlüğü'nün incelemleri sonucunda da "Kavanozdaki et suyu gayet lezzetli.İçindeki et parçaları da öyle.Ancak miktar olarak biraz az.Etli ve etsiz hazırlanan fasulye ve bezelye ...

FİLMEKİMİ-PAULİNA

Resim
PAULINA Bu yıl FilmEkimi' nde izleyebildiğim tek film PAULINA oldu, aslında bilet bakarken daha favori gösterilen benimde izlemeyi istediğim daha başka fimler vardı MUSTANG gibi fakat çalışınca gündüz seanslarına gitmek imkansız oluyor, haftaiçi çalıştığım için uygun gün ve saatte bu filmi yakalayabildim, konusu ilgimi çekmişti fakat dediğim gibi sadece bikaç filmin daha önceliği vardı.Ama çok güzel bir filmdi, kurgu,oyunculuk,diyaloglar özellikle başrol oyuncusu Dolores Fonzi'nin performansı gerçekten hayran bıraktı. "Genç Paulina, Arjantin’in ücra bir yöresinde öğretmenlik yapmak için Buenos Aires’teki avukatlık kariyerinden vazgeçer. Bu yeni fakat zorlu ortamda, siyasal fikirlerinden de vazgeçmemeye kararlıdır. Ne var ki, aralarında öğrencilerinin de olduğu bir grup genç Paulina’ya saldırır ve tecavüz eder. Yaşadığı sarsıntıya rağmen Paulina ideallerinden vazgeçmeyerek okuluna dönmeye karar verir. Başrolündeki Dolores Fonzi’nin performansıyla övgü toplayan Pa...

DEĞİRMEN

Resim
DEĞİRMEN Sabahattin Ali ye hayranım ölüyorum, bitiyorum. Nerdeyse iki yıl kadardır Kürk Mantolu Madonna kitabını okuması için insanlara yalvarıyorum, yine olsa yine yalvararırım.Evet bu hayattaki görevlerimden biri, kendi isteğimle seçtiğim bir görev daha ne olsun. Kürk Mantolu Madonna yı okumayan aşktan, meşkten, tutku falan bahsetmesin, adam yazmış çatır çatır alın okuyun, aşk öyle olmaz böyle de olmaz, işte benim yazdığım gibi olur. Bu kitap üzerine saatlerce günlerce konuşabilirim,düşünebilirim.En son bitirdiğim kısa kısa hikayelerden oluşan Değirmen kitabı da bir o kadar etkileyiciydi hele de giriş hikayesi olan Değirmen hikayesi yine başlı başına bir açılım, bir analiz, bir nedir ne denir bilemiyorum, Sabahattin Ali karmaşasının hikayede de romanda da nefes alır hala gelmesi durumudur. Bu kitapta birşey beni çok etkiledi, çünkü bu biz insanlığın ortak olduğu durum, ortaklaşa kullandığımız psikolojik çelişkimiz artık ne ise adı, tanımlaması zor, anlatması hayli uzun. Ay...